Akademisyen kimliğiyle de tanınan ve kendi alanında tanınmış yayınevlerinde yayımlanan, yok satan birçok kitabı olan Güler Şebnem Uralcan’ın, Yeniinsan Yayınevinden çıkan Aşk ve Müzik Sonsuza Dek ikilisinin ilk romanı Deliliğin Büyüsü’nün ardından ikinci ve üçüncü cilt birlikte yayımlandı. Aşk ve Müzik Sonsuza Dek II’nin bir yüzünde Yeni Bir Ben, diğer yüzünde Döngü Çemberleri yer alıyor. Deliliğin Büyüsü’nü okuyup merakla bekleyenlerin serzenişinden dolayı basımı öne çekilen bu iki cilt, aynı amaçla tek bir yapıt olarak birlikte basılarak meraklar giderildi. Deliliğin Büyüsü’nden sonra, önce Yeni Bir Ben’in okunması, Ahu’nun Meksika’ya yolculuğu sırasında uçakta okumaya başladığı Itzamna’nın yazdığı Döngü Çemberleri’nin Ahu’yla birlikte okunması, yapıt bitince tekrar Yeni Bir Ben’de kalınan yere dönülmesi gerekiyor.

Yeni Bir Ben ve Döngü Çemberleri’nde de yer alan müzikler, şiirler, deyişler Deliliğin Büyüsü’ndeki gibi büyüleyici, akıl çelici ve düşündürücü. Bir kadına ezelden âşık olmak ne demek? Yenidendoğanın yaradılışta kalbine yazılan kadını araması mümkün mü? “Aradığım aşkı buldum,” ne demek? Bu soruların cevabı yapıtların başından itibaren bilimsel bulguların yanı sıra Yunus’dan Goethe’ye, Bryan Adams’dan Ali Ekber Çiçek’e, Hayyam’dan Karacaoğlan’a, Pir Sultan Abdal’dan Hacı Bektaşi Veli’ye dek birçok filozof, müzisyen ve şairin dile getirdiği dizelerde, notalarda veya söylemlerde ışıl ışıl yansımaktadır. Yapıt, aşk ve müziğin karnavalında, meraktan delirten olaylar zinciriyle okuyucuyu kendi dünyasına çekiyor, beraberinde sürüklüyor, heyecanını yaşatıyor. Bir okuyucunun yansıttığı izlenimiyle “Merak ve heyecan beni hızlandırıyor, oysa kitabın bitmesini istemiyorum,” duyguları yaşanabiliyor.

Yapıtın bir yüzünde 10. yüzyıl Meksika-Chichen Itza ve Yucatan’da; diğer yüzünde günümüzde ve ülkemizde, akıl çelici, düşündürücü, gel-gitler yaşatan tezler ve antitezler sergilenmiş. Evrende yaratıcılığın döngülerini en akılcı şekliyle okurken, gezegenler arası gidiş gelişlerle, Büyük Tufan’da batan Mu ve
Atlantis kıtalarıyla, Mayalarla, Uygur Türkleriyle ilgili yazıtlar, araştırmalar ve kanıtlarla da tarihi gelişimi öğreniyoruz. Ve bütün bu olan bitenin akla gelmeyecek evrensel bir nedeni var… Bilinçaltımızda saklı…
Sungurlalp’in, Ahu’nun yanındayken hissettiği mutlak güven duygusu, koşulsuz teslimiyet, aşkın sınır tanımayan çekim gücü, onun yüreğinde bin yıl önce Amarath’ın yaşattığı duygularla özdeşleşiyor. Kalbine yazılı aşkı, zamanın sonsuz derinliklerinden ona delirtircesine sesleniyor… Goethe’nin dediği gibi “İşte o anda yükselir müzik, melek kanatlarının titreşimleriyle/ Milyonlarca ve milyonlarca ezgiden oluşan bir örgü gibi/ Alabildiğine sızmaya başlar insanın bütün benliğine/ Doldurur içine sonrasız bir güzelliği/ … Yaşanmıştır artık müziğin ve aşkın çifte mutluluğu.”
Bazen yollar uzar ve insanı, sonunun nereye varacağını bilmediği bir çıkmaza sokar; tıpkı Ahu ve Sunguralp’in birbirlerine yeniden kavuşmalarının zaman alması gibi…
Her yaşamında kanatsız bir kuş gibi “sonlu” ve “sonsuz” bir evren arasında gidip gelen Sunguralp; roman boyunca yılmadan, bıkıp usanmadan Ahau’ya, evrenin aşkla yoğrulduğunu, döngülerin “yeni bir ben” yarattığını, aşkın ölümsüz çemberinde eriyip tekrar yenidendoğan olmayı tüm samimiyeti, şeffaflığı ve bilimsel tavrıyla anlatmaya çalışıyor…

“Ölüm bir sıfırlanmadır, yenilenmenin sıfır noktasıdır.”
Ahu ve Sunguralp’in girdapları, sürüklenişleri, kayboluşları, çıkmaz sokaklarda debelenmeleri, mitolojik hüviyetleri ve sanrıları, Uralcan’ın kaleminden bir çağlayandan dökülen sular gibi gümbür gümbür ve hız kesmeden devam eden bir sele dönüşüyor; olaylar seli… Yazar, Deliliğin Büyüsü’nde yarım kalan tüm cevapları, İstanbul’dan Chicken Itza’ya uzanan uzun ve mistik bir yolculukta kaleminden kâğıda damıtıyor; iki insanın birbirlerini bulma yolculuğundaki geçmişten gelen sis perdelerini aydınlatıp, okuyanlara ahenkli bir dil evreniyle sunuyor.
“Bin yıllık kavuşmanın cazibesinde erimek nasıl anlatılabilir ki?”
Aşkın sınır tanımayan deliliğinde büyülenenlere; evrenin, aşkın ve müziğin sonsuza dek sürecek yansıması olduğuna inananlara…

***
Güler Şebnem Uralcan
Akademisyen kimliğiyle işletme, risk yönetimi, sigortacılık ve finans konularında uzun yıllardır kamu ve özel üniversiteler ve kuruluşlarda eğitim, araştırma ve toplumsal farkındalık faaliyetleri yürütmektedir. Araştırma alanlarında yayınlanmış birçok makale, bildiri ve kitapları, düzenleyip sunduğu haftalık televizyon ve radyo programları vardır. 2011 yılında ‘Yılın Akademisyeni’ ödülüyle ödüllendirilmiştir. Edebiyatla ilgisi çocukluğundan itibaren devam eden Uralcan’ın, orta öğrenimden itibaren öykü, şiir, deneme, sohbet ve anı türünde yazıları farklı dergi, gazete ve internet mecralarında yayınlanmaktadır. Yakın zamanda “Doğa Gitmiş” adlı öyküsü Türkiye Hikayelerini Anlatıyor adlı kitapta yayınlanmış, “İyi ve Kötü Bir Gün” adlı diğer bir öyküsüyse Anadolu Halk Bilimleri ve Kültür Derneği tarafından Yaşar Kemal Anısı’na verilen 2021 yılı Akademi Özel Ödülü’ne layık görülmüştür. Aşk ve Müzik Sonsuza Dek ikilemesinin birinci kitabı olan “Deliliğin Büyüsü” ilk romanıdır. “Yeni Bir Ben-Döngü Çemberleri”, Aşk ve Müzik Sonsuza Dek ikilemesinin son kitabıdır.